9 Kasım 2007 Cuma

HATİPOĞLU-GÜRÜZ DAVASI’nın DURUŞMASI YAPILDI

Eski YÖK Başkanlarından Kemal Gürüz, Tüm Öğretim Üyeleri Derneği eski Genel Başkanı Tahir Hatipoğlu aleyhine 30 milyar liralık tazminat davası açtı. Gürüz, Hatipoğlu’nun, kendisine, Karikatür Üniversite isimli kitabında, “Hülle profesörü” ve Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun telefonuyla başkan yapıldığını içeren sözleriyle hakaret edildiğini iddia etti. Davanın duruşması Ankara 6. İdare Mahkemesi’nde yapıldı. Duruşmaya Gürüz’ün avukatı geldi.
Duruşmada Hatipoğlu, sözlerinin doğru olduğunu ve doğruluğun kanıtlanması için eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile YÖK eski Başkanı Mehmet Sağlam’ın tanık olarak dinlenmesini istedi. Hakim, “Bu yaşlı başlı insanları mahkemeye getiremem” diyerek, tanıkların dinlenmesi istemini ret etti. Davalı Hatipoğlu, aşağıdaki dilekçeyi mahkemeye sundu:

Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
Yargıçlığına,

Davalı (Yanıt veren) : Prof. Dr. M. Tahir Hatipoğlu
Davacı : Prof. Dr. H. Kemal Gürüz

AÇIKLAMA
Üzülerek sözüme başlamak istiyorum. Hoşgörünüze sığınıyorum.
1. Gazetede yazılanların tamamı eleştiri sınırları içindedir. Dolayısıyla hukuka aykırı olması olası değildir. Kuşkusuz her davacı, davasını açarken böyle düşünecektir. Ancak, günümüzdeki evrensel hukuka göre söylenenler ve yazılanlar hukuk sınırları içindedir.
Amacım kimseyi küçük düşürmek değildir. Yükseköğretim Kurulu gibi anayasal, büyük ve yıllardır Türkiye’nin en çok eleştirilen bir kurumun başkanı elbette eleştirilmelidir. Onun da buna açık olması gerekir. Kaldı ki, üniversite, aykırı görüşlerin ortamıdır; bu bağlamda bütün kurumlara örnek olacak ve cesaret verecektir. Bu anlayışın aksi düşünülemez.
Sonuçta eleştiri sınırı aşılmamıştır. Aşılması asla düşünülemez. Bir kişinin göreve gelişinde katkısı olduğu varsayılan birisinin adının yazılması küçük düşürücü olarak algılanamaz, algılanmamalıdır.
2. Davacı yanıt dilekçesinde “dava konusu haberdeki beyanların gerçek olduğunu iddia etmektedir” şeklinde bir tümce yazmıştır. Gerçekte durum budur. Bunun için, eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Kahramanmaraş Milletvekili eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam’ın tanık olarak dinlenmesini bir kez daha yineliyor ve diliyorum.
Davacı, benim kendisi için, “hülleci profesör” diyerek aykırı ifadede bulunduğumu iddia etmektedir. “Hülleci profesör” YÖK’ün ilk yıllarında basının ürettiği ve kabul gören terimdir. YÖK’ün 26. maddesinin altıncı fıkrasına göre, son üç yılında doçent olarak bir üniversitede çalışanlar aynı üniversitede profesör olamıyorlardı. Dolayısıyla gariban grubuna giren doçentler doğu ve güneydoğu illerimizdeki üniversitelere giderek profesör oldular. Bunun yanında YÖK Başkanı İhsan Ali Doğramacı’ya yakın ve kayırılan doçentler, aynı ildeki başka bir üniversitede profesör yapıldılar, sonra da bu çalıştıkları üniversiteye YÖK kararıyla görevlendirildiler. Bu tip az sayıdaki doçent oturdukları odadan çıkmadan kağıt üzerinde yasaya uygun profesör oldular. Kamuoyu bu tip profesörlere “hülleci profesör” adını takmıştır. Kemal Gürüz de bu tip profesör grubu içindedir. Buna itirazı zaten yok. YÖK’ten hangi üniversitede doçent olduğu, hangi üniversitede profesör olduğu öğrenilebilir. Hülleci dememe takılıyor. Bu deyim benim değil herkesin sıklıkla kullandığı deyimdir. Üniversite çevreleri bunu iyi bilir. Bu fıkra iki yıl sonra değiştirildi ve hülleyle profesör olmak devri kapanmış oldu; zaten amaçlanan hedefe de ulaşılmıştı.
1988 yılında yapılan yasa değişikliği ile bir ay içinde 3000’e yakın doçent bulundukları üniversitede profesör oldular. Kamuoyu bunlara “kolay profesör” adını takmıştır. Ben de 1402’lik olarak o tarihte üniversiteden ayrılmış olduğumdan, bu yasadan Danıştay kararı ile üniversiteye döndükten sonra yararlandım ve 1999’da profesör oldum. Bana da zaman zaman kolay profesör diye laf atanlar ve yazanlar oluyor; alınmıyorum ve tazminat davası açmıyorum.



SONUÇ ve İSTEM

Gazetede yazılanlarda hakaret amacı gütmedim. Hakaret sayılacak en ufak bir söz de etmedim. Bu, benim demokrat ve özgürlükçü tavrıma da aykırıdır. Kemal Gürüz benim her sözüme dava açma alışkanlığını kazanmış bir kişidir. Davalarından bıktım. Benim yaptığım, yazan ve konuşan bir bilimci olarak, üniversite tarihine bugünlerin olaylarını saptayıp taşımaktır. Bu amaçla bu konu hakkında yedi kitap yazdım.
Eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel’in, “Tarih, sağken bildiklerini yazmayanları, öldükten sonra suçlu sayar” sözüne yürekten inanan birisi olarak görevimi yapıyorum. Mahkemenizi yorduğum için üzgünüm. Davanın reddini diliyorum.

Saygılarımla.




M. Tahir Hatipoğlu
Davalı

Hiç yorum yok: